Klasik olarak geçmişten günümüze Azra Peköz kim hayata bakış açım, geleceğe yönelik yapmak istediklerim Ailem, kariyerim, hedeflerim neler buradan başlamak istiyorum. 19.04.2000 İstanbul doğumluyum ama aslen Antalyalıyım. Levent Mesleki Ve Teknik Anadolu Lisesi Güzellik Ve Cilt Bakım bölümü mezunuyum. Eğitimime devam etmek istiyorum.

Geçmiş yıllarımda sporla yakından ilgilendim Fenerbahçe Spor Kulübünde voleybol oynadım sonrasında Burhan Felek Yüzme Okulunda yüzme eğitimi aldım fakat ufak bir operasyon geçirdikten sonra bıraktım. İyi derecede İngilizcem var. 1.77 boyunda 62 kiloyum. 3 kardeşiz birbirinden tatlı 2 tane erkek kardeşim var 10 ve 5 yaşındalar. Annem ev hanımı babam turizm sektöründe. Azra: Çok temiz kalpli, merhamet duygusu yüksek, dürüst, güvenilir, hırslı, inatçı, ne istediğini bilen hedefleri yüksek ve her zaman pes etmeden onların peşinden giden azimli ve tatlı bir kız. (Gülüyor.)

Ben bir insanın çok yönlü olmasından yanayım. Koç burcuyum. Birçok şeyi deneyimlemek isterim. Her zaman olduğum konumdan daha yüksek yerler de olmak isterim azla yetinmem çünkü her zaman daha iyisi olduğunu düşünürüm her konuda. Hedefim bu sektör de en iyisini yapmak ve adımı zirvelerden duyurmak. Hayattan insanlardan duygulardan besleniyorum. Şuan bir proje içindeyim kendi markamı çıkarmaya yönelik çalışmalarım var ama bunun ne olacağı sürpriz olsun. Ancak Marka ismimi söyleyebilirim Azra’s

Türkiye ve Avrupa’da mesleğim ve kariyerim hakkında gelecekte bir seçim yapmam gerekirse kesinlikle Avrupa derim çünkü hedeflerim büyük kendi ülkem dışında Avrupa da da adımdan söz ettirmek isterim.

Medyadan takip ettiğiniz kadarı ile birçok sosyal sorumluluk projelere de sahiplenmek istediğim görüyorsunuz. Ülkemi, sahipleneceğim sosyal sorumluluk projelerinde hangi noktada görüyorum bu konudaki görüşlerimi ise; ben çocuklarla alakalı olan tüm sosyal sorumluluk projelerinde gönüllü olarak yer almak istiyorum. Türkiye sosyal sorumluluk projelerinde biraz yavaş ilerleyen bir ülke gibi duruyor umarım bir gün çok daha iyiye gidecektir.

Pandemi ve son yaşanan deprem felaketi süreci benim için de çok üzücü ve sıkıntılı bir süreçti.  Tüm dünya da ne kadar zor bir şekilde başa çıkılan bir durum oldu çok insan hayatını kaybetti Deprem için söyleyebileceğim tek bir söz var TARİFSİZ ACI… Projelerimi ertelemek zorunda kaldım tüm gücümle depremzedelerin yanında oldum, yardımlarda bulundum. Şuan ertelediğim bütün projelerime kaldığım yerden devam ediyorum. Çok zor bunu söylemek ama hayat kaldığı yerden devam etmek zorunda.

Genelde giyim tercihim renk ve tarz olarak ben tamamen spor giyimden yanayımdır. Genelde siyah tercih ederim ya da nude renkler giyerim. Makyaj benden uzak olan bir konu çünkü doğallık benim önceliğim. Ama yapmam gerekirse o konuda da işi ehline bırakırım.

Bana bakan, beni örnek almak isteyen kişilerin gözünden güzel, güçlü, hırslı kadın yansıması olarak değerlendirilmeli aksi bir değerlendirilmeyi veya kelimeleri kabul etmem. (Gülüyor)

Fit bir duruş ile altın oran bir bakış sergilediğim söyleniyor buda çok hoş bir duygu. Sebze ve deniz ürünleri ağırlıklı beslenirim ve bir de bol su… Ekstra uyguladığım bir diyet yok. Kiloma her zaman dikkat ettiğimden dolayı fit görüntüm kaybolmuyor.

Çocuk ruhlu olduğum söylenir. İnşallah hiç kaybetmem Çocukluğuma dair en çok neyi özlediğime gelirsek; Çok sevdiğim bir kasam vardı hatta renk renk model model zorla aldırtırdım. Kasadan ürün geçirirdim, paraları sayardım, poşetlerdim tabi ki bu oyunda annem vazgeçilmez müşterim olurdu. Aynı zamanda peluş hayvan figürlerim vardı odamda dolabım üzerinde dizmiştim kimse el süremezdi çünkü en büyük zevkim onları uzanarak izlemekti. O günlerimi çok özlüyorum.

Bir şeyin orijinaline sahip olabilseydim; Gündoğumu Yakutuna sahip olmak isterdim. Kırmızının çok güzel bir tonuna sahiptir. Dünyanın en değerli yakutudur. Adını Mevlana Celaleddin-i Rumi”nin yazmış olduğu şiirden alıyor.

Hayatın basit zevkleri arasından asla vazgeçemeyeceğim zevkler arasında kendi bedenimle ilgilenmek ve kişisel bakımlarından vazgeçmemek.

Bir teknem olsaydı adını Lavinia koyardım. Çünkü ruh ve beden olarak anlamının kendimi yansıttığını düşünüyorum. Bu arada Özdemir Asaf’ı da anmadan geçemeyeceğim.

Hayatım boyunca yaşadığım en heyecan verici tecrübe; Fethiye Ölüdeniz de yaptığım yamaç paraşütü aklıma geldikçe hala heyecan veriyor.

Günde rahatlamaya ve kendinizi bütün streslerden arındırmaya sadece bir saatim olsa Ilık bir duş ve sadece uyumak isterim.

Şimdi bir oyun oynamak istiyorum; olsam olsam ne olsam

İstanbul da bir semt olsam?

İstanbul da bir semt olsam Bebek olurdum. Nezih ve kaliteli insanlar, deniz kenarı tekneler ve muhteşem manzarasıyla vazgeçilmez bir semt.

Bir yemek olsam? Az pişmiş bonfile olurdum çünkü damak tadıma uygun, yumuşak, muhteşem bir lezzet.

Bir renk olsam?

Mavi olurdum. Gökyüzü gibi bazen ulaşılmaz, bazen ne olacağı bilinmeyen, ancak güneşin ışığında saf, temiz, huzur, duru hissi.

Bir hayvan olsam?

Aslan olurdum. Ormanın kraliçesi, vahşi, asi ama bir kedi gibi başı okşanınca uysallaşan.

Bir müzik makamı olsam?

Bir müzik makamı olsam nihavent makamı olurdum.

Bir slogan olsam?

Ben değil bakışlarım konuşur.

Ben bir insanın çok yönlü olmasından yanayım. Çünkü ben hayatımın da başrol oyuncusuyum ve kendi yazdığım senaryoda kendim yöneterek oynuyorum. Kurgu da montaj da bana ait. Hayattan insanlardan duygulardan besleniyorum. Figüranlar sadece hayatımın parçasıdır ama başkahramanı değildir. Bazen seçtiğimiz insanlar yanlış çıkıyor, onlar da bize çok şey öğretiyor. Hep şükrederim. Her krizin bir fırsat olduğuna inananlardanım ve hep yaşadığım gerçek bir kapı kapandığı anda yüz kapı açılıyor önümde…

Hırslı değilim ama azimli biriyim. Hayatı olması da işimi ciddiye alırım, sıkı çalışırım, sıkı eğlenirim, gülerim, arkadaşları, müziği çok severim. Genelde iyimser, psikologsuz idare edebilen biriyim galiba…”

Aşk aslında hayatı komple etkileyen bir kavram. Tamamıyla hayatın dengesini bozan veya dengeleyen bir şey. Aşık olmayı düşünmüyorum dersiniz 10 dakika sonra aşık olursunuz…

Aşık olmak çok güzel sevmek, sevilmek. Ancak şiddet bu sihiri bozan en önemli etken ister fiziki olsun, ister psikolojik fark etmez kadın şiddetinin her türlüsüne karşıyım. Ve bu konuda mücadele ediyorum. Aslında bakarsınız şiddetin kime yapıldığının önemi yok kadın, erkek, çocuk. Ve en çok da güçsüz insanların şiddete uğradığını düşünüyorum.

Hayatım yoğun geçiyor. Ve elimden geldiğince en anlamlı ve dolu dolu yaşamayı tercih ediyorum. İşimi yaparken beni çok heyecanlandırır. Başka bir dünyada hayat bulmak gibi.

Hayatımda birisi yok. Olmaması şimdilik çok iyi çünkü hayatımda olan insan beni her anlamda iyi sembolize edip benim yükümü taşıyacak biri olmalı. Bu yüzden hem tek ben olayım hem de tek benim olsun isterim. Kolay güvenemem ve hep yakalarım. Sonra aklım hep orada kalır, iş yapamam.

Bu yüzden şuanda sadece işime odaklanıyorum. Geçmişe takılı kaldığım bir şey de yok. Süreçlerimin hepsi dolu dolu geçti herkesten bir şeyler öğrendim. Her insanın hayatımıza girmesinin bir nedeni vardır…

Ben erkeğimi her zaman sahiplenirim. Dertlerini, dert edinirim. Sorularını çözmek için kafa yorarım. Tek erkeğe bağlılıktan yanayım. Bir insana gönlünü verip, hep onu düşünüp, onunla ilgili bir şeyler kurgulayıp daha mutlu olabileceğine inanan kadınlar grubundayım ben. Biraz da kıskanç bir yapım var…

Benden bu kadar… Şunu belirtmek isterim ki; Bu anlatım tarzını sunan çok akıllıca davranmış. Böyle röportaj olarak değil de, sıralama olmadan aklıma ne geldiyse o andaki ruh halimle, keyifle, özgürce kendimi anlatabilmek, sorulara bağlı kalmamak çok harikaydı. Çok iyi geldi. Ayrıca teşekkürü hak etti… (Gülüyor)